Sosyal Medya

Makale

Hristiyan Ortadoğu’da Barış Olur muydu?

Duygusallığı bırakarak aklımızı demokrasi, terörizm, savaÅŸ ve batının emperyalist düşüncelerine yoÄŸunlaÅŸtıralım. Ve bir önceki yazımızın aksine OrtadoÄŸu’nun tamamen Hristiyan ülkelerden oluÅŸtuÄŸunu düşünelim. Orta doÄŸu din olarak Hristiyan ülkelerin olduÄŸu coÄŸrafya olsun. Batı aklına göre, dünyayı DoÄŸu Batı diye ayıracak sebepler ortadan kalksa bile, OrtadoÄŸu barış içerisinde olur muydu?

Batıdaki sanayileÅŸmiÅŸ Hristiyan ülkeler doÄŸudaki yani OrtadoÄŸu’daki Hristiyan ülkelerin kaynaklarını sömürmekten vaz geçer miydi?

Oraları da sermaye edinmek için yine savaşlar çıkarır mıydı?

İşgaller yapar mıydı?

Kurgumuzun gereği doğrultusunda tarihi hayal gücümüzü kullanıp kafamızda İslamsız bir Orta Doğu resmi canlandıralım.

Böyle bir durumda mevcut sorunlarımızın birçoğundan kurtulur muyduk? Orta Doğu daha barış içinde bir yer mi olurdu?

Doğu-Batı ilişkilerinin karakteri ne kadar farklı olurdu?

İslam olmadan, uluslararası düzen bugün olduğundan çok daha farklı bir tablo sunar mıydı?

Batının tarihine baktığımızda bu soruların cevabına ulaÅŸmak çok kolay; Ä°slam’dan önce bölgeye hakim olan Hristiyan dini iken tarihin en vahim çatışmaları Roma’daki Katolik Kilisesi ile Ä°stanbul’daki DoÄŸu Ortodoks Hristiyanlığı arasında yaÅŸanmıştır.

Hristiyan İstanbul 1204 yılında Haçlılar tarafından yağmalanmıştır. Bu yağmalama Hristiyanlık dünyasının tarihindeki en utanç sayfalarından birisidir.

Hristiyan Orta DoÄŸu’da bu sürtüşmenin bugün de var olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira batının gerçek yüzü budur.

Bu soruları makalesinde Graham E. Fuller de soruyor:

‘’ Peki ya Orta DoÄŸu Hristiyan kalsaydı? Batı ile bir uyumun ortaya çıkmasını bekleyebilir miyiz? Bunu söylemek için geniÅŸlemeci orta çaÄŸ Avrupa dünyasının güç ve hegemonyasını komÅŸusu ÅŸark’a ekonomik ve jeopolitik sebeplerle dayatmayacağını varsaymak durumundayız ki bu pek mümkün görünmüyor.

Mesela Haçlı seferlerinin sebebi politik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlardı. Hristiyanlık bayrağının sembolü altında, Avrupalıların dünyevî istekleri ve beklentileri yatıyordu. Batı’nın dünyadaki emperyalist tahakkümünde yerli halkın dininin çok önemli olduÄŸunu söyleyemeyiz. Avrupa tutkulu bir ÅŸekilde “Hristiyan deÄŸerlerinin yerlilere aktarılmasından” bahsetmiÅŸ olsa da, asıl hedef sömürge karakolları oluÅŸturarak büyük kentlere zenginlik aktarmak ve Batının güç projeksiyonuna zemin saÄŸlamaktı.

Hristiyan Orta DoÄŸu’da halkın, Avrupa filolarını ve silahlı tüccarlarını sevinçle karşılamayacakları muhakkaktır. Emperyalizm için de bölgenin karmaşık etnik mozaiÄŸi oldukça iÅŸtah kabartıcıdır. Ä°slamsız bir Orta DoÄŸu’da Avrupalıların yine kendi itaatkar yerel yöneticilerini, kendi ihtiyaçlarını saÄŸlamak için yerleÅŸtireceklerini düşünmek yanlış olmaz.’’ (1)

Graham E. Fullerdevam ediyor varsayımlarına;

‘’ Zamanı ÅŸimdi ileri sarın ve petrol çağının Orta DoÄŸu’suna gelin. Orta DoÄŸulu devletler, Hristiyanlar da dahil, kendi bölgelerindeki Avrupa sömürgeciliÄŸini hoÅŸ mu karşılayacaklardı? Hiç sanmıyorum. Batı, yine SüveyÅŸ Kanalı gibi, aynı kördüğüm noktalarını oluÅŸturup kontrolü elinden bırakmayacaktı. Orta DoÄŸulu devletlerin sömürge projelerine direniÅŸinin kaynağı Ä°slam deÄŸil, sınırlarının Avrupa jeopolitik tercihlerine uygun olarak yeniden çizilmesine karşı olmalarıydı.

Orta DoÄŸulu Hristiyanlar da emperyalist Batının petrol ÅŸirketlerinin sırtını Batıcı naiplerine, diplomatlara, ajanlara ve ordulara dayamasını hoÅŸ karşılamazlardı. Bunu görmek için Latin Amerika’nın, ABD’nin kendi petrolleri, ekonomisi ve politikası üzerindeki dominyonuna gösterdiÄŸi reaksiyonun uzun tarihine bakmanız yeterlidir.

Orta DoÄŸu’nun da kendi topraklarında, pazarlarında (ve kaynaklarına yönelik), yabancı arzulara karşı milliyetçi anti-sömürgeci hareketler kurup, karşı durması, kontrolü eline almaya çalışması tabiidir-tıpkı Hindu Hindistan’ın, Konfüçyüsçü Çin’in, Budist Vietnam’ın ve Hristiyan / Animist Afrika’nın yaptığı gibi.

Cezayir Hristiyan olsaydı da Fransızlar tarım bölgelerini gasp edecek ve yine sömürge kurmaktan geri durmayacaktı. Etyopya’nın Hristiyanlığı onları Ä°talyanlar tarafından zalimce yönetilen bir sömürge olmaktan onları kurtaramadı.

Orta DoÄŸuluların Avrupa sömürge sistemine tepkisinin Ä°slam’la veya Ä°slamsız bu coÄŸrafyada farklı olacağını düşünmek için hiç bir sebep yok.

Ä°slamsız bir dünyada, Batı emperyalizminin Orta DoÄŸu ve Asya’yı bölüp, istila etmesi ve egemenliÄŸi altına almaya çalışacağı aÅŸikâr.

Bu tabloda Filistin yine yanacaktı.

Yine Filistinlilerin Yahudilere, Çeçenlerin Ruslara, Ä°ranlıların Ä°ngiliz ve Amerikalılara, KeÅŸmirlilerin Hindistanlılara, Tamillerin Sri Lanka’daki Sinhallere, Uygur ve Tibetlilerin Çinlilere direndiÄŸini görecektik. (1)

O zaman barıştan söz etmenin bir anlamı yok.

Sınırsız büyüme tutkusu, kötülükleri ve savaşları beraberinde taşımaya devam edecekse,

Endüstriyel uygarlık tüm insani alanları işgal etmeye devam edecekse,

Batı, sömürgecilikten vazgeçmeyecekse, sömürgeciliğine kılıf yaptığı faşizan histerilerini dünya halklarına dayatmaya devam edecekse,

Tarihin en ilkel dönemlerine bile rahmet okutan savaşlar, tüm ilişkileri belirleyen davranış olmaya devam edecekse,

Küresel istibdat, dünyanın batıdan ibaret olduğunu kabullendirmeden bitmeyecekse,

Karşımızda sahtekâr yalancı alçak, barbar vahşi ve insanlık düşmanı bir haydut, katil çetesi var demektir. Dolayısıyla bu haydutların hükümranlık mücadelesinin kanunları insanlığını yitirmemiş tüm insanlık için yasadışıdır.

Kanunsuz bir dünyada adalet için diyalog talep etmek insanlığın felaketini hızlandırmak demektir.

Adalet için bu azgın haydut ordusu ile savaşmalıyız.

Selam ve dua ile

Veysel Ocak

1.Yazan: Graham E.Fuller Ã‡eviren: Ekrem Senai. derindusunce.org

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.